o ve diğerleri

pişmanlık değil yaşadığım demiştim bütün yenilgilerime...

önümde kırılmış birkaç eşya ardımda ifadesiz yüzler, cebimde eskitemediğim anılarım...

evine gelmişti pişmanlıklarından arınmak istiyordu ama nafile yaşları düşmüştü bir kere yüzüne aldırmadı olanlara nasıl olsa geçmişti yaşamak istemediği o acıyla yüzleşmiş bütün sözlere göğüs germişti içten içe büyüyorum demişti kalbi sızlasada... işte dedi ellerimden tutuyor hayat bir şekilde... yorulsada yılmadan devam ediyordu yanlışlara çarparak dolaştığı karanlık yolunda... söz verdiği günlerin hatrına bugünde biraz sarhoş olacaktı şarabını yudumladıkça gevşedi kadın olmak ona ağır geliyordu belki, uzunca bunu sorguladı duygusal olmamalıydı, keskinde değildi ki sözleri bir cümlede herkesi kırıp dökemiyordu hep bekliyordu ona saldırmalarını sakin bir düzeni vardı düşlerinde kurduğu o mükkemmel hayatının... yer ile gök arasında şıkışmıştı yıldızlara dokunuyordu geceleri onlardan ışık alıyordu yolunu aydınlatmaya, zaman zaman kaybolsada bildiği güvendiği tek varlıktı hepsi buralarda... tanıdığı bütün hayatlar birbirine yamanmış hataların birer parçasıydı yalın olan şeyleri seviyordu tanımadan güvenmeyi özlemişti birilerine hayalindeki "o" nasıl bir değerdi bir türlü eline geçiremiyordu...

sustu kendini müziğe bıraktı son yudumun ardında kederlerini gizlemişti lâl şişesine... uyuya kaldı gölgelere yenik düştüğü yolunda aydınlık olmasada sabah bir çok yeni düş getirecekti güneşle beraber.. kendi payına düşeni parlatma zamanıydı...


büyüdüm, düşlerim küçüldü
suçum yok, cezam bitmez benim
sen hiç kendine hapsoldun mu?
çocuktu eskiden ellerim
dokundum, değişti sözlerim
sen hiç sabahlardan korktun mu?

kısa cümleler

kim gitmeliydi sen mi yoksa benim daha mı erkekçe davranmam gerekmeliydi...

kaybeden aşktı, benim sesim yine çıkamadı o derinliği bozamadığım için, korkaklığım için acıyordum kendime... hem sen bir kadın değildin benim için bir nesne yada neden değildin hani sadece birilerinden güzel yada bir çoğundan farklı olduğun için sen yanımda değildin... zaten yanımda olan sen, sen değildin farklı bir şeydi benim istediğim sen sanmakla yanıldım belki şairlerin yaşattığı o gizemli kadın yada adı duyulmamış ressamların hiç görülmeyen tablolarından mı ibarettin...

yorgun olsamda adımlarımı ard arda atmak zorundayım ellerimde yün eldivenlerim karanlıkta yürüyorum sarıldığım birisi yok yanımda tek sahip olduğum birkaç tane ucuz şarap onlarda kederimi parlatmak için... sadece yürüyorum yolun bittiği yerde birkaç parıltılı pencere gözüme ilişiyor ironik bir saplantı var içimde herkes mutlumu yoksa ben kendimi kaybettiğim yerde bir çok şey mi kaçırdım işte bir soru daha ekleniyor nefesimi sürekli kesen düşüncelerime...

ıssızlaşıyorum, kararan havaya bulutlu sabahlar eklenince kaybolduğum bu dünyadan bir çıkış yolu arıyorum gözleri renkli olsun sabahlarımın bilmem saçlarına dolanayım katran karası gecelerden karışsınlar içime düğümlensin adın her hecem sana bağlansın gözlerimde istediğim o ağlamaklı parıltıda hep sen ol sana geç kalmış adımlarımı sensiz günlerin sarhoşluğuna say, beni uyandır bitsin bu rüya uyandır beni bu uykudan...

biriyle fena halde konuşmaya ihtiyacım var
biriyle fena halde dertleşmeye
evimde ne sıcak bir tabak yemeğim var
ne de televizyonun sesinden başka ses

ama içimde bi' yerlerde sabır taşı gizli sanki
doğduğum günden bugüne orda duruyor
sessiz bir kaya düşün deniz kıyısında yalnız
dalgalara göğüs gerip soğuktan üşüyor

uzak

aynı iç hesaplaşmaları peşi sıra yaşamak nedendir diye merak etmiyorum artık, tuhaf olan yok saydıklarım aslında... sahip olup mutlu olamadığım şeyler için verdiğim savaşlar aklıma geliyor ve gülüyorum...

ben başımdan geçenleri öylesine seçip yaşamadım ki zaten onlar gelip beni buldu...

yaptığım hiçbir şeyin yanından geçip gidemedim, ben gidemesemde onlar yanımdan hızla uzaklaştılar zaten...

kelibişin içinden

karmakarışık bütün hislerimi almıştın oysa sendin işte her gece, her an sanki elimden tutan... biliyorum mutlu değildik ve buna rağmen inatla biliyorduk mutluluk için savaştığımızı, yalnızlıklarımızdan güç alıp yola çıkmıştık birbirine sarılı eller olsak da çok uzaklardan sesleniyorduk, nefeslerimiz bile bir başka fısıldıyordu kulaklarımıza...

çok sevmiştim senin sözlerinde kaybolmayı... birbirimize verdiğimiz bütün yeminler, gizli saklı ne varsa etrafa saçtığımız o en güzel hikayeler, içinden çıkamadığımızda arsızlaşıp hüzünlendiğimiz zamanlar...

nerdesin ve ne yapmaktasın şimdi... ben hala seni söylüyorum...

ben gerçekten içten söylemiştim bir 5 sene kadar önce doğmuş olmalıydım diye...

sanki bir gün tesadüfen diyorum, ellerin yüzüme değerde hatırlarsan senin için kaçan uykularımı, senin o bilmediğim ipeksi tenine dokunuşlarımı, yüzünü göremeden hüznüne karışan hayallerimi, seninle bir açtırdığım bütün çiçekleri, her sabah biraz daha neşe ile karşıladığım güneşi diyorumya ben sana doğmuşum sanki aşkı sınadım, seninle öğrendim aşık olmak için çok geç kaldığımı sana yenildim her kendimle kalışımda, yüzüne bakıp söylemek isterdim bütün tatlı sözlerimi ellerine dokunmak ise bir düşten farksız olurdu hep sahip olmaya çalıştığım bir yoksunluk oldun içimde bildiğin gibi ben herşeyimi anlatmıştım sana düşünebileceklerimi bile bilirdin sanki o kadar yakındın bana... benimle bir dokunurdun kana kana içtiğim suya sen silerdin yanağımdan sızan damlalarını...

özledim gerçekten seninle olabilmeyi düşlemeyi...


Yazdan kalma bir günden
Ya da çölde çay filminden
Bir sahne var aklımda
Oyuncular sanki biziz
Mutsuzuz ikimiziz
Kimi aşklar hiç bitmezmiş,
Bizimkisi bitenlerden
Sevmeye yeteneksiziz...



yavaş yavaş

ben ölmeden önce
bir sürü dostum vardı,
ben ölmeden önce
bir sürü düşüm vardı,
ben ölmeden önce
bir sürü aşkım oldu,
ben ölmeden önce
bir sürü hatam oldu,

herşeye rağmen pişman değilim...


durup dururken saatlerdir dinlediğim şarkı pamela söylüyor (normalde dinlemem kendilerini) tuhaf bir hava katmış şarkıya aynı teoman dan uykusuz hergece dinlerken olduğu gibi...

nerede kalmıştım, geride bıraktıklarım yanımda değil bu çok anlamlı bir şey yarınımda yeni eşyalarım var bavulumda, ellerim bağlı değil mesela sahte aşklar için yada kör değilim yalın bir sevgiyi görememek için gayet stabil çalışıyor bütün hücrelerim kararlıyım, sonu görememek kaygısını sildim cep sözlüğümden...

hayellerin arasından kaçan bir düş gibi yaşadıklarım gözümü açtığımda son hatırladıklarım yaşayacaklarım oluyor birden bire... zaten hayat biraz masal değil mi, kalemi tutmasını bildikten sonra başrolleri oynayanların değişmesinde bir fark yok, nedenir ki şimdi... kuklalı rüyalar o zaman...


ama yinede, bazen düşündüğümde
bir gün gelirde yaşarım bende yine
tüm aşklarım, yalan mıydı ey Tanrım
çok yalnızım, eriyorum yavaş yavaş...




Üşüdüm biraz

Ne oldu ki...

O istemişti gönlünden, ince bir dal gibiydi sanki daha tutamadan kırılmıştı uzattığı her ne ise, uzattığı için mutluydu yinede birşeyleri başarmanın hevesi vardı gözlerinde...

Zaman yaralamıştı o bilmesede içimde yaşadıklarımdan bir haber olsada, zaten kimse anlayamamıştıki bu zamana kadar en azından dostum olmayı beni anlayabilmeyi bile düşünmüştü kendini bunun için zorluyordu gözlerim dolu dolu olmuştu yine varlığımdan bir haber olanlar vardı, yıllar dahi geçsede içimden geçen sesleri duyup işitmemişlerdi suçmuydu bu, değil di fakat canımı acıtmıştı çok bu kadar sevgi doluyken yüreğim daha da itilmişti köşelere, kalbim biraz sonra yorgunluktan durmayı bekliyordu zembereği bozulmuş bir saat gibiydi tutarsız çalışıyordu alkolün o tanıdık uyuşturucu etkiside olmadığından canımı çok yakıyordu...

Ruhumu satmadım ki daha, bir parça güleryüz için dilenmelimiyim adını bile ezberlemediğim insanlara... İçeride kim varsa anahtarları camdan dışarı atabilir mi? Burası soğuk olmaya başladı da...

Sokaklar ıssız,
Sayfalar bembeyaz.
Ucu yırtık bir mektup
Üşüdüm biraz...