oylesin

oylesine uyandigin sabahlar oluyormu, hani gunde eksilmemek icin katildigin zamanlar kimse seni umursamasada orada olmak zorunda kaldigin durumlar iste..

saclarinin rengi nasil simdi, yuzun yorgun mu? gulerdin biliyorum..

gulectin sen sevimli, keyifli ve huzur veren bakislarin vardi ben oyle gorurdum..

sacinin boyasinin aktigi bornoz kayip annem ne yapti tam olarak bilemiyorum senden bir izdi oysa gorur daha bir hatirlardim.. neyse zaten unuttugumda yok, bu konuda paniklemeye gerekde yok..

su aralar haberini alsam aslinda cok guzel olur, hadi birseyler yazsana bana sozlerin bu sabaha gucum olsun..

bileyim icinde bir yerlerde oldugumu aklinin bir kosesinde degil gercekten kalbinde kaldigimi..

diyorum hep yarim kalan bir sey degil sen bana essin, benimle bir butun.. birlikte bir adim olurken ayri kalmak hatali bir eylem farkindayiz..

iyi sabahlar, ay kizi, gunes parcasi, iyi sabahlar sutlac'im..

kararlar

öyle, bilmediğin bir sızı tadar sinir hücrelerin.. damarlarında dolaşan o akışkan sıvı,
kan mıdır?
can mıdır?

vücudunda dolaşması bir işe yaramaz böyle zamanlarda.!!

kitabı elinden bıraktığında hissettiği buydu, gözlerini biraz kıstı bir kaç damla yaşla beraber ayracını koymadan kapanan cildin tok derin sesiydi duyulan, hoş hissizdi kör kütük, bu sayfayı yırtıp atmalı bir daha görmemli diyordu yüreği sızlayarak nasıl bu kadar yakın olabilirdiki onun geçmişine hem nereden çıkmıştı bu lanet olasıca yazar.. evinin dar balkonunda çevresine bakındı sabaha karşı titrek sokak lambasının etrafında dolanan türlü böceği izledi aklı karışıktı o yeminlerinde sakladığı yarayı açmaya niyetli değildi, tütünün sıcaklığı ellerini yakarcasına parladı bir nefes daha alırken maydanozların hemen yanında taburesine oturmuş evinden gelen hafif tınıya kaptırmıştı düşlerini kemanın sakin ve net gürültüsüydü bu sabahı aydınlatacak olan..

kendine geldiğinde ayakları yere basan kararlarının peşinde kırmızı balkon terliklerini unutup eve giren huysuz bir kadındı, yere saçtığı eşyaları topladı tan ağarmaya yakın gözlerini ovuşturdu uyuması imkansızdı zihni dolup taşarken, neydi evet çay çay biraz rahatlatırdı yorgun bedenini mutfakta yanan tezgah lambası eşlik ederken kettle da suyu hazırladı sevdiği fincanlardan birini seçti gelişi güzel bir sallama çayı attı içerisine fincan ona eşlik ederken güneşi selamlamaya başlayacaklardı birazdan, yatak odasına geçti üzerine birşeyler seçti yatağına elbisesini serdi tek parça açık renkli çiçekli bir elbiseydi gençliğinden kalan bir kolye ekledi zaten sıcaktı öyle özenmeye hali yoktu doğan gün hızlı geçecekti yapılacaklar listesi sürekli uzuyordu..

sokaktan gelen kedi mırıltıları ve gunun başlayan sesleriydi hayatın hala tekdüze ilerlediğini anlatan, yeşil babetlerini giyerken bitmek uzereydi bir gün daha karalı, çocuksu ve yalnız..

günaydın dedi, taksiciye gülerek koltuğa otururken..