sessizim

kapandığım saklılığın içinden kim olduğuma dair cevaplar arıyorum başıboş sözlerime, sebepsiz dediğim yaşlarıma dokuncak bir gölge dileniyorum...yüreğim, duraksamadan sorgulamadan satıyor kendini bir emanetçiye geri alabileceğine güvenerek o ise pahada hafif olduğu kanısında hala...minik çırpınışları değersiz geliyor ona acıyorum kendime...

kendi mutluluğuna dilenmek galiba bu...düşünmeden kendi gözlerine gömmek cesedini hergün bir başka dokunmayı istemek ölüşüne...

buz gibi soğuk uykularım, rüyasız donuk sabahlara açılıyor...kurumuş ağzımda bi türlü yuvarlanamayan aşk cümleleri var hapsolmuş boğazıma daim bir acı hissi oluyor...susuyorum mutluluğa...düşlerimde bataklıklara yol buluyor çıkmazlarım, hep kendi adımlarımla batıyorum derinlerine, kaybolanları geri getirmek çabasındayım hala çırpınmak bir o kadar çaresizliğim ama acı çekmeliyim gibi dönüyor dünyam, sessiz çığlıklara kaybolmalıyım her an bunu artık kabulleniyorum çaresizce şimdi susmak sırası biraz, geceye çırpınışlarımdan bitkin düşüyorum kısa bir uyku buhulanmış cam kenarında, bir uluma tekrar can veriyor hastalıklı duygularıma acının tadına alışan hislerim körelmiş bir bıçak gibi kesmiyor nefesimi her uyanışım bir başka cenaze burukluğunda oluyor nadasa bıraktığım ıssız çoraklıkta sesine ihtiyacım var nefesin bana yaşam verecek bir çırpınış olsan bu yaşlı kargaların içinde ben tekrar yeşereceğim hala bir umut belki bu sabah diye kapıyorum gözlerimi sessizliğe dudaklarımda adın kalbimde ölüm var hiçliğe uyanıyorum...

sessizim...




eskiden

sevmek, eskidenmiş güzelim...

tuttuğum bu son sayfayı tekrar tekrar okuyorum üstünde bir sürü karalama, bir sürü tekrar, bir sürü düzeltme yapıyorum yinede olmuyor...

uykum kaçtı evet tam olarak olan bu aslında...film izledim olmadı birde üst üste 2 farklı film hiç olmadı ilk filmde gayet neşeliydim şimdi ise garip bi salaklık var üzerimde...şey gibi bu hani odaya girdiğinde sen daha üstünü bile çıkarmadan çırılçıplak soyunan fahişe gibi birden olurya işte öyle yani sadece kısa süreli bir şok, bir etki, bir geçici sarsıntı bunlar gibi birşey işte şu an yaşadığım...ama hala atamadığım bir iz daha var gün açmışken ben hala dündeyim benim günüm daha doğmadı izlediğim iki filmde de bir aşktır almış başını gidiyor...! kime_? nereye_? nasıl_? aşk, deyince direk beliren sorularım bunlar artık...

dünden kalanların anılmadığı yarınlarda, eskiyen sevdalarla bir kalmam belki bu yüzden manasız kalıyor çizdiğim bu tabloya uzaklardan bakanlara...ben daha bugünü yaşamadım, gitmedim bi yere dündeyim hala, bitirmedim...geçmişi bu kadar incelemek belki saçma diyorum belki hala bir saçmalığın başrolündeyim bunuda kestiremedim'ya neyse...

şimdi durdum karanlık odada kucağımda artık sıcaktan kavrulan bilgisayarım sesi kısılmış dinlenen, zülfü livaneli var...şimdi tam anlamıyla boşluktayım hadi tam zamanı asın beni, alın canımı..!

bu kadar erken bıkmazdım, bunca salaklığı bi arada yaşamasaydım belki hep güleç bakardım amcaların suratlarına şimdi olgun bakışlarımın altında ezilen birşeyler var dokunamıyorum...

bazen susmayı istedim, yok olmak anlamındaydı bunu ilk istediğim zamanlar ama kısa süreli kaybolmak istedim, zamanla kendimi daha çok kaçar daha çok yazar buldum bunu yaparkende hiç bilmediğim yerlerde bilmediğim sesler tanıdım hepsine kavuşma özlemi sardı içimi...hemen herşeyi bilemeyecek olsamda bir çoklarını tanıdım ama doğruydu, sevmek eskiden di imkansızlar hep vardı biz ise basit zorluklar içeren yolları bir şekilde büyük keşifler yapıp kendimize kazandırdığımızla övünüyorduk...komik..!

rahat bir nefes

şşşt sana diyorum uyansana...

artık yazamadığımdan korkuyorum, hani aldığım tadı kalmadı bi çok şeyin benim istediğim başka türlü bir şey...! evet ama nasıl_?

sana bakarken yada anarken içimdekiler öyle sakinki bir tek kıpırtı yok hecelerimde zihnimde bir bulantı bile oluşturmazken adın biz olmaya çalışmamız ne kadar kötü...yalnızlıklarımızı yamıyoruz sanki, ayrıldığımızda ise beraber olsaydıklı geçmiş yada geçebilecek çok geniş bir zamanda sevgi denen o garip şeye hevesleniyoruz ne kadar gerçeğiz acaba...

şimdi bir tek sorum var_?

o da kendime, saklı gizli bir sır gibi yok oluyor içimde sessizce...

sus konuşma desem kessem nefesini gecenin...çığlıklarında kaybetsem herşeyi, sussa cümleler sessizce boğulsa derinlerde...kayıkçıların şıpırtıları bile kesilse sarhoş adamların yanına soksam kirli, yorgun bedenimi ucuz şarap ve kıyıya vurmuş yosun kokusunda kaybetsem...küçücük olduğunu tekrar hatırlasa gözlerim yıldızlarla bir kayarken düşlerim...

uzun zamandan sonra tanıdık melodiler, empyrium kulaklarımda rahat bir nefes şimdi aldığım...

Yokum...!

ben gidemezdim aslında...yıllara saklanmış bedenimi bırakıp o eşikte ama gidemedim de zaten, nefesim kaldı duvarlarında, saçım düştü yatağına, odanda kayboldu gözlerimin gördüğü herşey, o çay bardağına sindi dudaklarımdaki hüzün dolabında kaldı saçmalayan düşüncelerim olağanca bütün soğuk hareketlerimle duruyor orada yerli yerinde sarmal kıvrımlarında kovalamandan kaçıyorum hala korkuyor gibiyim sana bağlanıp kalmaktan oysa kopamazken bunu yapmaya çalışmakta bir erdem olsa gerek değil mi_?

susunca sende susarsan benim susuşum nasıl susturduysa senin susmalarını ben artık konuşamam karşında ben artık görünürde kalamam gözlerinde olamam, biliyorum şans topunda o yanlız kalmış sonradan gelen +1 deki topu(m) merakla bekliyorum senin beni bekleyişine inat ben senden çok uzağa kaçmanın hayalini kurarken fermuarı bozuk bavulumdan saçarken eşyaları bastırılmış korkaklığımıda yanıma almaya çalışıyorum hala...arkama bakıyorum devamlı, sen yollarımı bile kesmezken hala kaçıyorum sıcak narin kollarından...

o geceye inat sabahı hatırlıyorum hala, nefesini gezdiriyorum yüzümde, son defa dudaklarını izliyorum, burnunu kazıyorum hayallerime, saçına son defa dokunuyorum sen bilmiyorsun hiçbirini son kez öpemiyorum uyandırırsam kaçamamaktan korkuyorum bir suçlu kadar soğukkanlı bir hırsız kadar sessizim yine duygularını çalıp gidiyorum bilmediğin bir deliğe adına yok olmak denilen cinsten alacaklılarımdan kaçıyorum sanki oysa sevgiden başka bir şey yok ceplerimde...sırt çantamda bir resmin var onuda bırakıyorum benden iyice nefret et diye bütün düşündüğün güzellikleri yıkıyorum an ve an attığım her adımda...aslında kocaman bir dalgayım o yaz tatilinde hiç bitiremediğin o küçücük ellerinle sahiplendiğin kaleyi yerlebir eden sen bilme karşına bu son çıkışım artık yokum gidiyorum bilmediğin bir deliğe bilmediğin bir adımda kaçıyorum senden çok uzağa şimdi yalnızım hıçkırıklarıma boğulduğum sokakta kaçıyorum varlığından, yokluğuna...yokum artık yok olmaya devam ediyorum ufak bir noktayım bilmediğin bi yerde yokum aslında yokluğunda yok olduğumdan beri sensiz bir resimde adımı merak ediyorlar şaşkın gözlerle çatlamış dudaklarında saklı adımı yok ediyorsun benliğinden...

yokum...!

seninle senin olmak için...

sorsam söyleyen olurmu sana neler yaşatmak istediğimi, sorsam adını koyarlar mı? sözlerimin ne demek istediğini, akıl oyunları oynadığım kendimi ne hallere getirdiğimi....

sorsam söyleyemezlerki sana hissettiklerimi, senin için yaşadıklarımı... avuçlarımda kalan bir çiftin bana yaşattığı huzuru gözlerimden gitmeyen o geceyi sana yeniden dokunabildiğim o anı, seni özlediğim mevsimlerde yağan o deli yağmurları sorsam söyleyemezler ki....seni ne kadar sevebileceğimi...

adını koydum senliliğin, heceledim önce ufak adımlar ilerledim aşkına bir parıltı gördüğüm an gözlerinde sende buldum kendimi öyle sıkı tuttun ki artık bırakma ne olur, ben gidebilecek durumda değilken sana senli olabilecek bir benden başkasını bulamamışken seninle olmuşken artık mutluyken başka bir yok oluş yaşamadan bitsin bu masal sen pembe rüyaları ararken kahramanları olalım ikimiz içinde bulalım ellerimizi mutluluk ceplerimizden taşsın gözlerimizde yaşlar değil mutluluğun ışıltısı olsun...

seni senden çok isteyen birileri için, kendin için, benim için, bizim için hala güzel olacak birşeyler için yanında olmak istemek bir tek bizim için istemek sadece istemek seninle mutlu olmayı dilemek için birbirimize sımsıkı sarılmak için yanındayım...

en güzel yarınlarımız için...


sadece onun için... ona

koşar adım sarılıyorum rüyalara ardı arkası kesilmiyor soluklarımın, gece daha bir serin gibi gözlerimde buğulu camlar olsada, önümde gökyüzü daha bir berrak bakıyor topraklara... süzülen ay paha biçilemez belki... ama herşeyden, değerli o aslında...

ellerim havada hep asılı kalıyor, uykulu gözlerimle onu arıyorum yanımda sıkıca tutuyor beni sıcaklığıyla birleştiriyor sevgisini, kalbimdeki o anlık atışlardan biri oluyor aniden, eşsiz... anlıyorum sanki... ama herşeyden, farklı o aslında...

rüzgara soruyorum nefesini, güneş bana gülümsüyor onun gözünden, yağmur ıslatıyor yüzümü onun yaşları gibi... ama herşeyden, nadir o aslında...

ona, ondan yakın duruyor gölgem ellerimde bir parça neşe yağmurun ardındaki gökkuşağı gibi tertemiz, saf... büyüleyici... ama herşeyden, yalın o aslında...

ona özlemlenen her anda onun için onunla bir geçebilecek her yıl için onu bulmanın mutluluğu ile en içten duygularım ona... ama her şey bir yana o bir yana olduğu için....

nice senelerin olsun, hep gül, hep srl arada ağla ama yinede gül geçen zamana inat bir olabildiğin bütün sevdiklerin için... iyiki doğdun (: srl