geriye döndüğümde....

döndü dünya saydı anlarını bir bir... gecelere inat döktüğüm yaşlar tıpkı yıldızların geceye küstüğü gibi çaresizdi.... aslında her biri sendin içten içe kaybolduğum her adımda bir sonraki düşümde ellerimden kaçan sen... susmadım işte arsız çocuğum ben bugün, en bilinmez romanın sonu, kalbimin çaldığı kapıların ardındaki gölgeyim, hiç istenmeyen yerde biten körpe bir ot kadarım yalandan gülenlerin gözünde yazdan kalan bir kaç meyve belki benliğim yavaş yavaş tozlanıp çürüyor bir köşede bugün değil zamana inat hep bi yerde şıkışan hecelerdeyim kısaca denizlerde gel git gibiyim zamansız, yersiz....

soluk soluğa sevişen cümleler ardına sığınan hokkabaz sanki parmaklarım, daha avuçlarımda terlemeden buruşturup attığım cümlelerse yaşadıklarım, bilinmeze saklanan sözlere açılan pencere gibi gözlerim, baktıkça farklılaşan resimlerde kalan ise sadece anılarım her dokunuşta biraz daha yalınlaşan isteklerimin aynası kalbim... küçük harf sessizliğimin aynası duruşum bazen bencil olmaya çalışan mutluluğum elimde tutamadığım, bilmediğim köşelerde harcadığım yaşlar kendime savaşlarım...

bilip bilmezlikten geldiklerim ise aklımda hep yer ettirdiklerim, güzel günlerin ışığı altında en yükseklerde uçurduğum ise en masum yanım çocukluğum...

attığım adımların yanında, önünde, arkasında yada gölgesinde, iyi veya kötü bir parça bile benimle bir koşan herekse ama herkese sevgili umutlu mutluluklarım...

ilk dokunanın yeri hep ayrı olacak bir tek buna eminim, yaşlarıma, hissedemesede her an okşadığı tenime, sıcağını hissetirdiği omuzlarıma rezerveli gölgesinde sığındığım...

srl...