sütlaç

bir çok şey için ne hala geç!! ne de erken!!

standart bir şeydi uzaklardan bakıldığında bu duruma!! hissedip, tadına doyamadıklarım normal şeyler gibiydi, anlatmadım çoğunu! oysa çok derinlerde fısıltı gibi işlemişlerdi içime sanki varlığından bir haber olduğum ama içimde bi yerlerde saklı gizli yaşayan sinir hücrelerimdi dokunduğun yerler... adı aşk değildi, ilk görüşte aşk değildi zaten bunu bir olup yaşamamız gerekirdi ama ben sevdim seni hani bilinmez bir yakınlıkta sevdim adını sığdırdım her heceme, sustum seni sordum içime, konuştum senli sözlerle başladı bütün nefeslerim her sokakta adın oldu duyduğum işittiğim şarkılar, güneştin sen, hasta oldum içimi ısıttın... aslında senli yaşadım sana hayran kaldığım bütün anları, içtiğimiz kahvenin burnumdaki buğusu bildi bütün herşeyi!! sana demedim zaten o kısıtlı sürede ne desem havada kalırdı, bir süre rüyalarda kaldın benzer rollere bürünüp hep yakınlarımdaydın, uzun süre konuşmadım seni sustum hani gelip geçermi anlık öylesine esmiş bir yaz esintisinin burnumu sızlatan deniz kokusumuydun şehrimin yıldızlı gecelerine vuran!! dedim içten içe... sonra zamana yenik düştüm pek umudum kalmadı hani rüzgar gibi geçtin gittin, bahçemin öteki tarafına taşıdığın yaprakların izi kaldı saklımda ama hep şunu hatırlattın bana her tanımlamaya çalıştığımda seni;
bir türlü ete kemiğe büründüremediğim hiç bir ananın doğurmadığı çocuk oluyordun hep sözlerimde kalıyordun taki senin varlığını bilene kadar, çoğu zaman o hayallerimde benimle olabilecek dediğim beni susarak anlayabilecek bakışları ile konuşup tek bir hareketi ile bana istediğimi yada istediğini unutturabilecek olandın zira sustum demiştim, gerçekten sustum...

bir tesadüfler zincirine bağlanıp gelmiştin benim hayat çizgime ve öyle bir tesadüf olana kadarda geldiğin gibi gitmiştin, kim bilir ne zaman nasıl görürdüm seni, tek bildiğim o sessiz neşendi hep etrafında ışıl ışıl...

beklenmedik bir anda beklenmedik bir şekilde yine girdin sürekli çatallanıp giden bu yaşam çizgime, dedimya susmuştum!! sana hep ninniler söylemişim meğer birden uyandın içimde!! sanki doğmaya gelmiş bir bebek gibiydin kalbime tekmeler atan...

etrafıma baktım bütün zamanım adeta sana adandı birden bütün herşeyimi sana vermek istedim neşelerimden ol istedim sana anlatmalıydım bir bir, olmalıydı bir yolu hayat zaten tesadüflerden oluşmaz mıydı? benimkide buydu işte bu olmalıydı buna benim karar vermem gerekiyordu ben seçimimi yapmıştım ama yol haritamın kalan kısmı sende olduğundan tam yırtıldığı yerde durakaldım, ufak adımlarım benim için durgun suya atılan taşların etkisini yaratıp duruyordu elimde olmadan... çözmeye çalıştım cevapsız kaldım bir süre...

kapalı bir kapıya tıklayıp bir ses beklersin ya, hani bir garip umuttur her an düştüğün karamsarlığın içinde o sese kulak kabartırsın bir çıtırtı duysan bilirsin iyide olsa kötüde olsa başarmışsındır senin cephende zaferdir gelen her sonuç...


öylece bekledim!! kimi zaman korkmadım değil ama dokununca kaçmıyordun alışılmışlığın güvenini sergiliyordun sanki, korku yada çekimserlik değildi olan... cevaplar için sorulara sarıldım!! sordum, kurcalamaya çalıştım ama kapalı bir kutuydun "the cube filmi gibiydin" yeni kapılara açıyordun her bir kapıyı aslında keyifli olmadığını söyleyemem!!

birden elindeki kağıt parçasını gördüğümü sandım... işte oydu birleştirip bu yolun nereye gittiğini bulmaya çalışacaktık ama son bir iki adımı atamadık tam kavuşacaktı çizgiler perde kapandı ışıklar yandı oyunun akıcılığından gözlerim ışığa alışamadı birden mola verdik sanki şimdi maraton koşanlar gibi aktif dinleniyoruz diyorum ben!! sabır mı deneniyor? hangi insani duygular sınanıyor?

nereye saklıyorum bütün gözyaşlarımı tek bilemediğim bu!! mutluluğa mı? tek şık var cevaplarımda zaten...

başarılar...

Hiç yorum yok: