sus pus olmadan

23.07.2007 02.55

uyumaya çalıştım dün gece sabaha karşı havadaki garip bir sessizlikti hissettiğim anlam veremedim uykusuzsun dedim kendi kendime yat uyu geçer uyandım rahatlığın verdiği huzurla dünya biraz daha dönmüştü ben uyurken, milyarlarca yeni adım atılmış ve halen atılmaktaydı penceremden dışarı baktım manzara her günkü gibi değildi (düşündüm) birden anlam bulmaya başladı fikirler kafamda bugün önemli bir şeyler olmalıydı yada öyleydi üzerimdeki karamsarlığı silkeledim ve kendime gelmek adına birşeyler yapmaya başladım gün ilerledi güneş bile batar oldu ama içimdeki huzursuzluk devam etti sonra sesler yükseldi her evden, sokaklardan, insanlar yorumlar yaptı, konuştu, bağardı, suçladı kısaca sesini (sebepsiz haykırışlardı) duyurmaya çalıştı, ama onun elinde mikrofonu ve yanındakilerin sevinç çığlıkları kaplıyordu ortalığı kimsenin sesi çıkmadı ve zamansız bekleyiş başladı kimseler konuşmaya cesaret edemedi gördüğü manzarayı kısaca kabullenmek istemedi ama nafile gerçek ortada hızla değişmeden olağan tablosuyla sona doğru yaklaşıyordu ve insanlar anlam veremez oldu sebepsiz yakarışlara sonra bu soru belirdi zihinlerimizde niye yakarıyorsun ki bunların, bu olan sonuçların hepsi bizim sayemizde oldu, çünkü biliyorduk kara olana sen karasın, sen kötüsün, sen bizden değilsin dedikçe o bizim yanımızda bizim aydınlığımızdan bizim iyiliklerimizden çalıp insanları aldatacak onları bilmedikleri, hatta hayal dahi edemeyecekleri bir tablonun içinde bırakacaktı fakat biz doğru tepkiyi hiçbir zaman veremediğimiz gibi şimdide veremedik bütün bunlar yaşanırken durdurmaya çalışmak için yorulmak yerine sadece yaygara koparıp DUR bizi de o sahte aklığınla karartma dedik ve bize karşı aslında duyulmaması gereken kini büyütüp onu yücelttik gözlerinde diğer insanların... ne mi oldu sonunda kazananlar ve kaybedenler oldu susanlar ve kaçanlarla birlikte belki susmak değildi amaçları bu serüvenden sonra ama başka bir şey yapamadılar... zamanında çok boş ve gereğinden fazla konuşmuşlardı, yeni bir gün doğacak bir kaç saat sonra ne olacağını göreceğiz aslında uzun zamandır yaşıyorduk içinde fakat daha farklı öncekinden bu olanlar kimse evimize girip duvardaki mona lisa'yı indirmedi, zaten bu saatten sonra indirilemez umarım ama yinede (ak) günler bize doğru gelmekte ve eskisinden daha bilinçli ve cepheleri bütün bu saflığın hakim olmaya çalıştığı bahçelerimizde adeta bir yabani ot gibi biterek... şimdi olacaklardan bizler sorumlu değilsek kim?

kendimizi kandırmak yersiz bu noktada sadece adımlarımızı sıklaştırıp bu günleri en hızlı ve eskiden yaptığımız hatalara bir daha düşmeyecek şekilde, bilinçlenerek atmamız lazım gerçekten ak bir gelecek için kolay bulmadık bu bahçeleri, yüce soyumuzun emeği var ama hiçte kolay kabullenmeyeceğiz bu gidişata bunu da öğrenecekler var.



06.06.2011 22.17

nerden başlasam bilemedim... işin aslı, çok zaman geçti boşuna... ak yarınlara bezeli sokaklarda gülüp eğleniyoruz, yasaklara olan bağışıklığımız daha bir artıyor daha bir duyarsız oluyoruz bu hazır alışkanlıklarımızın içinde çevreye, sokaklarda görülebilecek tüm şiddete maruz kalıyoruz zaman zaman arkadaşlarımız, dostlarımız, aynı sırayı paylaştıklarımız, aynı ekmeği böldüklerimiz, aynı yastığa tutunduğumuz kısaca aynı toprakta aynı havayı soluduğumuz kişilerle hep birlikte azarlanıyoruz... cahilliğimiz, tutarsızlığımız, çok bilmişliklerimiz, hiç ders almayışlarımız koynumuzda geziyor, sırtımızda başka toprakların başka coğrafyaların ideolojik yükümlülükleri ile eğri büğrü dolaşıyoruz... biraz ondan biraz bundan kederimizi parlatıyoruz, cezaevlerini tatil köyleri ile karıştırıp bütün sesli harfleri kapatıyoruz parmaklıklar ardına... duymadan, görmeden, karşı çıkmadan kabulleniyoruz...

elimizde olanı cömertçe sunuyoruz gümüş tepsilerle, susuyoruz her zamankinden çok hani o popescunun penaltıyı kullanışından bir kaç saniye önceki zaman dilimindeyiz sanki çıt çıkarmadan öylece kalakalıyoruz mutluluğumuzu soyanlara karşı... daha çok küçüğüz kimimizin çocukları, kimimizin gerçekleşecek rüyaları hala en değerli varlıklarımız... ama etrafımızdaki ak kollar onları koparıp almak, satıp savurmak için kol geziyorlar çaresiz değiliz ama cahiliz...

öğrenmeye açız ama sırtımızı sıvazlayıp kafamıza vuranlara hep daha çok güveniyoruz sonuçta bu babayiğit tavırları bizi etkiliyor galiba...

yasaklara çeyrek kala susmadan, susmayı benimsemden, sus pus edilmeden hemen önceki küçük harf sesliliklerim bunlar...

Hiç yorum yok: