gel artık

cevapsız sorularım, çağrılara eşlik ediyor artık...

yanlış yolda karşılaştık ve ortak çabamız sonucunda kaybolduk bu düz ovada her yer olabildiğince beyaz, eskiden buralarda sanki su vardı saf ve temiz tıpkı karşılaşmadan önceki biz gibi...

damlalar gözlerimden, göklerden ve gözlerinden dökülmekteyse, her yaşın ayrı güzelliği var biliyorum ama döktüren kıymetini ne kadar bilirki ne kadar yaşarki iliklerinde bir hüznü...

elimi kolumu bağla bana oyunlar oyna ama kör bırakma beni dedim ben sana, yapamam kaldıramam, içimde o kadar çok şey vardıki susmak tek çaremdi yoksa benden bir iz dahi kalmayacak, benden bir söz daha duyulmayacak, bilinen kelimelerim sadece yazılanlar olacaktı, yenileri olmadıkça tozlu satır aralarında yaşayacaktım kimse görmeden, bilmeden...

bütün iyi olanları aldın, götürdün işte...

bilmiyorum sahiden üzüldün mü?

gerçekten neydi sorun?

hatırlamıyorum aslında bu kaçıncı yokoluşum?

ne olur herşeyi konuşalım yeter artık ben sana birikmeye çalışırken harcadığım zamanın içinde kaybolmaktayım, adımı bul yeniden, yak ışıkları, nereden geleceksen gel, kör et, hissiz bırak, soluğumu al ama gel ne olur gel...


Evet, ağlamaklı oluyorum, demdir bu.
Hani, kurşun sıksan geçmez geceden,
Anlatamam, nasıl ıssız, nasıl karanlık...
Ve zehir - zıkkım cıgaram.
Gene bir cehennem var yastığımda,
Gel artık...



Hiç yorum yok: