duymasınlar...

sus, şimdi duymasınlar...

karanlığa dönen bakışlarımı çevir kendine, beni al onların dünyasından hatta buralardan... eskiyi demek istedim kalan geçmişi götür uzaklara bir adım daha atmasın bizden habersiz hem burası yalnızlık kokmuyor artık, değil işte eskisi gibi... sen kalıyormusun...

karmaşık sorular, cevaplara koşan yalnızlık, dünde kalmış pişmanlık... gecelerin en ıssız köşesinde sanki yaz tatiline girmiş gözyaşlarım gibi... susuyorum ama istediğimden değil nedenini bilmediğim bir susma sanki... işte karışık hisler hepsi... hiç birleşmeyen resmin sana kalmış bendeki yırtık parçaları...

dün sanki daha mı farklıydı_?

hergün tekrarına geldiğim soru dün yada bugün ikiside aynı değilmi sencede... farkına vardığım sadece değişen işareter...

rüzgarda ürperen tenimde anladı artık sadece yalnızlık değil tattığım herşeyden bir parça var içinde... sığ olup kalmak ne kadar durgunmuş derdim ama dipteki dalgaları suyun içindeyken anladım...

sorular biriktirmelimiyim yarın için yada daha önemlisi artık eteğimdeki taşların suya dökülme zamanı geldimi... yoksa ben gibi onlardamı kalsın bana...

zor gibi gülümserken ağladığını inandırmak ama en acı tadlara akan gözyaşları şimdi avuçlarımda hala sıcak... ama biraz da korkak işte yalnızlık tenimde, hissediyorum ürpertisini... pencereler bile uğulduyo sanki delice bir rüzgar ardına almış soruları kıyıda bir tek bana vuruyor balıklar eksik sadece karşıma geçip hesap soracak...

denizin tadını uzun zamandır bu kadar keskin hissetmemiştim... sulara gömülmüş düşlerim gibi ay kendi ışığınıda sulara bırakmış bu gece daha karanlık sanki hiç olmadığı kadar... derin bir gizemin ucunda başıboş kalmış sır bekçisi gibiyim seslerin sahipleri yanımda değil sözleri gibi... yolun sonunda elinde feneri olan biri var galiba...


-pardon, pardonnn... heeeyyy...!

-beni duyabiliyormusunuz_?

*-................................................

-bende öyle sanmıştım...


Hiç yorum yok: