Başlığı yok...

Susmak mı çaresizlikti yoksa, söylenecek sözlerim varken nedendi bu sessizlik? Sana açlığıma nedendi belki sessiz kalışım, yokluğundu belki hala buna alışamamışlığımdandı belki… kim bilir bir günün sonunda ölen çiçeklerdi içimde yaşattığım, o son gününü yaşayan kelebekti belki ellerimde hayat bulduğunu sandığım, belki de bir hiçler tanrısıydı bilmem ben neydim kimeydim birikirken bu ıssızlığa…

Uzun süren bir yürüyüş ardından soluklanmak gibiydi sende kalışım öyle sakin heycanlı fakat bir o kadar da iyi hissettiren ama susadığım bir şeyler var hala içimde bir köşede eksikliğini hissettiğim hala bu sessizliğime çare diye beklediğim… beklide hiçti bunlar yada susan ben değildim de insanlar konuşmadıkları için kendimi susmuş kabul ediyordum beklide bir hiçti yaşadıklarım uyandığımda unutulacak bir masal gibiydi düşlerimde kalanlar beklide sadece zihnimin duygularımla oynadığı bir oyundu ne senden önce nede senden sonra benim elimde kalanlardı artık… sorularda yok artık sorduğum ve cevaplar aramadan devam ettiğim bulmacalar gibi oldu attığım adımlar her bir köşesinde yeni bir soru var önüme çıkan ve yeni bir köşesine kadar devam eden bir tamamlama çabası eksiklerimi, bana ne lazım ki ben bunun cevabını alamıyorken kendimde bulamadığım bir heceyken sözlerim neden benim ağzımda yankı buluyorlardı neden senin sözlerinin arasında yoklardı, sorularım yine susuşlarıma eşlik ederken, bu satırlarda hep içimde kalan bir fısıltı olacak adın… kimse bilmeden yaşatılacak bir günün olacak bende yaşamasak da aynı zamanı aynı adımlarda yaşatabilmek umuduna sarıldığımız için ben yaşadık varsayacağım ben ne olursa bunu dileyen düşünceler kuracağım ve sen bilmezken biraz daha sürüklenirken bu uçurumun derinlerine, yine bana bir nefes bile uzak değilken içimde fırtınalar koparan bir çocuk olacaksın bir sesin yankısı olacaksın kulaklarımda ve bir hece kadar çabuk çıkacaksın dilimden seni anlatmak için kelimelere ihtiyacım olmayacak çünkü sen kelimelerde anlam bulacaksın kendin bile görmezken adımlarını nereye gider olduğunu bileceğim her daim senin içinde senden bir parça olmak için kalacağım sen bana gelmedin çünkü ben kollarımı sana açtığımda sen bir gece kadar karanlık bir çığlık kadar keskindin kör bir kuyu başındaki susamış çocuktun ben buna sarıldım görmesen de ben sana adandım sen bilmesen de senle açtım bir sonraki güne sana doğdum, ama geç kalmıştık aynı nefesi alabilmek için…

Ardımda gördüğüm, sahiplerini kaybetmiş sözlerden fazlası değil bakmak istediğimde kalanlardan birkaç parça …

1 yorum:

karanlıktan-geldim dedi ki...

...susmadan önce;bir şölendi belki de hayat...ne kadar gürültü yapıyordu kelimeler.susmuyor,anlatıyor ve de gülüyorlardı...kar tanelerinin havada nazikçe dans ederek süzülüşü kadar güzel,yumuşak,içten dokunuşlarla,hayata,geceye,yıldızlara anlamlar yüklüyorlardı...kim bilir,belki de çıkacak fırtınayı önceden bilseler;sadece fısıldarlardı...kimse duymasın,bilmesin...üzülmesin karanlığa kaybolan gece deyip,susardı hepsi...
...sustu...
o kadar ani bir susuş oldu ki;buz kesti herkes...bir ufak ses istesen,yok...kısık bir bağırış olmak istese dilin,sanki kesik...
...sustum...
kanımın akmadığına emindim...soluk bir benizde,üşümüş ellerde,göz yaşı gözünde donmuş birinden kan akar mıydı ki?
...sustu...
şehir hiç olmadığı kadar sisli bir geceye yürüdü...önünü göremiyordu,kendinin sokaklarında kaybolmuştu.kalakaldı yerinde.anlamıştı:bu sisin ardından sadece ölüm gelirdi yüreklere...korkmuştu,bağırmak istese,bağıramazdı çünkü herkes gibi o da susmuştu...
...sustum,sustu...
hayatın susturmak istedikleri yenilmişti...kendilerine bile itiraf edemediklerini kilitledikleri denizlerde,bir dalgayla kıyıya vurana kadar,sustular...
........................
gece görmesin diye artık siyah yağan karlar,ışıklarını söndürmüş yıldızlar;suskunluğu bozan çığlıkları takip etmeliydi...kocaman dünyanın hangi köşesindeydi bu karanlık bilinmiyordu ama en uzaktan bile hissettiğinin hissedildiğini biliyordu...