yaralı parmaklar....

bunları sormadım değil kendime birden işte öle bişi.....

hissetmediğim küfürü bile etmem (:
kargaşa değilde keşkelerin yükleri
.......
başkaları gibi olmamak istedim oldu...............


gerçekten çok saf ve gerçekler yani ama bi yerde katılmadım sana tamam şu an yaşadığın sen ve isteklerin doğrultusunda koyduğun birbirini tutmayan eğri büğrü bir kalenin taşları olabilir ama hala kraliçe sensin ve canını verecek kölelerin elbet olacak bu kural böyle başka açıklaması yok ki

şu an deniz gelgitte ve suları çekilmiş kayıkçılar kıyıya yaklaşmaktan korkuyor o kadar
eski formuma dönüyorum herhalde.... bu arada


o sular, hepmi çekiliydi, hepmi korkunç geldi deniz onlara.... hem o deniz değil mi onların hayatı..........

oda bi balıkçı felsefesi olsun bırak yaa biz kıyıda kalalım...... bizim hayatımız ufak çakıl taşları bir ucu kesen diğer kısmı pürüssüz

çıplak ayakla yürümek, çıplak ayakla koşmak düşüceğini acıtılıcağını bile bile çakıl taşına küsememek..........

yorucu.... ama terliyken su içmek gibi bir şey nasıl istemek değil amacımız zaten, neyi istediğimiz bütün olay ve hüzünün yanında sönük kalmadan dost olacak bir mutluluk aradığımız....

sadece bu….. o yüzden yaralı parmaklarımıza bakıp soğuyanlar var bu bedenden.........

yaralarımız, zırhlarımız, kendimizi inanmayanlara kapadığımız...karanlıktan korkarlar ya, bilmezler o bizim aydınlığımız diye devam ederim ben ama bana bunu yapma çağatay (:


ardını görmek çabası yok o zaman satırlarımda virgüllerimi şimdi en uygun yerde koydummm



ıssız karanlıkta hızla düşen damlaların vurduğu bir yaprak düşündüm bunlardan sonra..... daldaki o verdiği savaşı ve bunca yük altında ezlien bedeninin narinliğini işte bu sırada aklıma güneşte ne kadar güzel oldukları geldi nasıl olsa bize vurmayacak o puslu günlerin ardındaki yaşlı teyzelerin kemiklerini ısıtan bahar güneşleri ama hayal etmek de pek kötü sayılmaz...... biz puslu sabahların hüzünlü çocukları, hep bir çöp buluruz kendi krallığımızda oynayacak ve bir dost köpeğimiz olur ıslıklarımıza karşılık havlayacak, evet bu kadar masum aslında yaşamak istediklerimiz bir baraka bile olsa içinde kalmış kirli bardağı yıkamak isteyen yürekler düşlüyoruz bunca satırlar ardında...... yakınmamız ne yanlızlık nede umutsuzluk yakınmalarımız sadece göremeyenlerin adına duyduğumuz keder basit gelen şeylerin karmaşıklığı aslında yada küçük bedenimize bol gelen bir pantolonun bizde yaşattığı büyü sırların ardında gizlenmiş kısa nefes molaları içinde çekilen zifiri gecenin kokusu gibi..... büyülü sadece, adını bilmeden gidilen bir şehir gibi, kokusuna hasret kalınacak bir duvar belki ama düşünülesi bir his bu.......... görmeden dokunmak gözlerindeki ışıltının parlaklığına ama yaşayabilmek kamaşmışlığını kendi gözlerimde........ sakin düşler, kısa heyacanlar ardına gizlenmiş umutlara susayan yürekler, avuçlara işlenmiş gözyaşları sebepli ama çaresizce akıtılan.... ne dünde kalan nede yarında solan filizlenmiş yeşeremeye hevesli düşlerin bekçisiyiz sadece mutluluğu kovalayan balonların havası içinde uçan çocuklarız hala aç, sahilde geceye ve sarhoş bir sevgilinin ıslak dudaklarına..........

istenenler küçüldükçe şartların büyüdüğü hiç mi aklımıza gelmedi_? !!!


LaLoU'ya teşekkürler bu satırlar ve geride kalanlar için...... (: biraz kırpsamda tam dediğim gibi saat 3 sularında (:

Hiç yorum yok: