içim yandı

uzayan sohbetimiz aynı sapağa girdiğinde, içim acıdı yine...

gözlerimle sustum o anda nasıl istedi için sana adanmayı, seninle beraber oracıkta bitip tükenmeyi, sırdanlığında akarken herşey sen zaman içerisinde alıp çıkardın yine içimdekileri...

var birşeyler gözlerinde ama sende korkaksın sen yenilmişliklerinin çokluğunda çalkalandığın bu suda bir sakin kuytu ararken ben oracıktı geleceğin günü beklemekteyim, adının geçtiği, geçmediği heryerde ölürken çiçekler ben sabahları sana açtırırken...

bir öğle arası, ve senli sevdaya bir cümle daha ekleme zamanı...

gözüme takılan bütün iyilik, güzellik bütün o kusurlar bütün o sıradanlıklar çıkmışken bile o kadar dolusun ki içimde... o kadar yakınsınki tenime o kadar uyarsınki yerine...

başucumda sadece adın, gözlerim bir tek seni arasın, sesin yanıbaşımda, kokun hep üstümde kalsın...




gel artık

cevapsız sorularım, çağrılara eşlik ediyor artık...

yanlış yolda karşılaştık ve ortak çabamız sonucunda kaybolduk bu düz ovada her yer olabildiğince beyaz, eskiden buralarda sanki su vardı saf ve temiz tıpkı karşılaşmadan önceki biz gibi...

damlalar gözlerimden, göklerden ve gözlerinden dökülmekteyse, her yaşın ayrı güzelliği var biliyorum ama döktüren kıymetini ne kadar bilirki ne kadar yaşarki iliklerinde bir hüznü...

elimi kolumu bağla bana oyunlar oyna ama kör bırakma beni dedim ben sana, yapamam kaldıramam, içimde o kadar çok şey vardıki susmak tek çaremdi yoksa benden bir iz dahi kalmayacak, benden bir söz daha duyulmayacak, bilinen kelimelerim sadece yazılanlar olacaktı, yenileri olmadıkça tozlu satır aralarında yaşayacaktım kimse görmeden, bilmeden...

bütün iyi olanları aldın, götürdün işte...

bilmiyorum sahiden üzüldün mü?

gerçekten neydi sorun?

hatırlamıyorum aslında bu kaçıncı yokoluşum?

ne olur herşeyi konuşalım yeter artık ben sana birikmeye çalışırken harcadığım zamanın içinde kaybolmaktayım, adımı bul yeniden, yak ışıkları, nereden geleceksen gel, kör et, hissiz bırak, soluğumu al ama gel ne olur gel...


Evet, ağlamaklı oluyorum, demdir bu.
Hani, kurşun sıksan geçmez geceden,
Anlatamam, nasıl ıssız, nasıl karanlık...
Ve zehir - zıkkım cıgaram.
Gene bir cehennem var yastığımda,
Gel artık...



uzadıkça

birşeyleri sorgulamanın yeri ve vakti değil şu aralar, canını yakan bir gülümse ne kadar içtense karşında, seni sorulara boğan gözyaşları bir o kadar sahtedir çoğu zaman... senden akmadıkça...

ellerim bomboş yüreğimde bir sızı... kalbime damlayanların bıraktığı lekeler ile karalanmış üstüm başım... bir ışık vursa şimdi yüzüme bir söz değse kulaklarıma oturur ağlarım herhalde, anılarıma sığdıramadığımsın sensin adını koyamadığım... sesin, kokun, gözlerin... bahçeleri sarmış adınla, her mevsiminde burnumu sızlatan esintilerindensin şehrimin...

benim dilime dolanmışken bu gecede, bütün anıları yeninden canlandırmışken tek bir sözle...

şimdi tam vakti,

dindir bütün olanları tek bir dokunuşla, oyala beni bir gülüşünle, sıcak nefesini değdir dudaklarıma, gözlerine yakından bakayım biraz daha gitme bir adım kal işte buralarda... sen kokan bu sokaklarda satma beni olmaz umutlara, dokun son defaymışcasına tenime, sar beni bedenine anlat bir masal şimdi uyut beni kollarında...

ama gitme şimdi bana söz verdiğin gibi sadece sen olup gel, bizim için yak gemilerini, arkanda bırak yalanları, yarım uykulardan kalan silik hatıraları, sabahları yastıklara gömdüğümüz bütün o sızıları herşeyden arın ve gel ben hala buralardayken tut elimi varlığın olması gereken yerine layıkken sabah olmadan zifiri karanlık geceye karışda gel... kimselere gösterme suretini, kimseler bilemesin adımlarını... sır ol gel karıştır bütün doğruları unuttur bana sevdanın adını yeniden yaz duvarlarıma bildiğim bütün masalları...


içimi avcuna döksem, beni azıcık çözermiyidin...


aklımda sen

şimdi dese birileri... yada bilme sen...

aklımda sıkışan bir iki soru, boğazıma kadar batmış, boğulmuşluk hissi kısmen hepsi, 3'ü, 5'i bir arada sendromu yaşıyorum... hani nasılsın diyenlere standart demek bile makul geliyor şu aralar...

canımın ta içinde oramda işte senin ellerin var kalbimin hemen üstünde...

beni dizginleyen aklımı sıvışkanlaşmaktan alıkoyan, benliğime adamlığı koyan, saçmalıklarıma göğüs gerdiren, adımlarımı sıklaştırıp huzursuzluktan kurtulmamı sağlayan senin bana bilinmez dokunuşların...

şimdi yarım limonu, birkaç yaprak taze nane ile bir iki bardak suyla içmek gibi senin hayalinle dalmak uykuya, nasıl anlatsam öyle derin öyle temiz bir o kadarda net bir tad işte...

rüyalarımdasın bu aralar sürekli beni bir yerlere götürüyor olağanca anlamsızlık peşinde amaçsızca dolaştırıyorsun ama sonunda sen olduğunu bilerek uyanıyorumya o bile yetiyor...

en son garip sözlerin beni buz gibi bir köşeye itti farketmişsindir, ama sonuna eklediklerin dahada bir garip hale soktu ne olduğu belli olmayan bir cümle idi... birkaç gün önce yakarışlarda bulunan ellerin sanki bedeninden ayrı hareket etmişte şimdi aklın başındayken bütün istediklerini söylüyordun virgülsüz derin soluklu cümleler ardına kelime oyunları sıralanmamış direk anlatımların sardı kulaklarımı...

net bir cevap istersen düşüncelerim hakkında aşırı derecede çaresizlik olur tek hissim...

açıkçası korktum ama ne gelir ellerimden ne kış ne bahar var ekinlerimin üzerinde neyi hasat edeceğimi bile bilmiyorum bu çoraklıkta dalım yeşerirmi, solarmı, kururmu yoksa ilelebet... bunun gibi bir kaç soruya daha küçük soru işaretleri iliştiriyorum, hadi bakalım kolay gelsin pek acayip zor haller bunlar...

aklımda sen fikrimde sen, bekle beni şehrinde biraz daha bekle...


son zamanlarımın favori tınısı ile süslendirmek pek bir anlamlı olacak galiba...



nefes

biraz nefes başka bir şey lazım değil...

derin derin içime çekmek için biraz nefes...


'zakkum - cem adrian / biraz uyu'

Sadece çocukken uyanıksındır bunu bil.
Her şeyin farkındasındır, her sese dönüp bakarsın.
Büyümek; uyumak ve unutmak gibidir.. Ve büyüklerin dediği gibi: uyuman gerekli büyümen için... Sağır ediyorsa sessizlik ve kör ediyorsa aydınlık, sadece sana görünen ve kimseleri inandıramadığın bir hayalet gibi yanı başında oturuyorsa yalnızlık, bu gece.. Hep aynı saatte kapını çalan bir düşman gibi bekliyorsa seni ve canına kastedecek bir kılıç gibi sallanıyorsa tepende, unutabilmek için hepsini biraz uyu...