kime ne

güzel bir hayatın içinden seslendiğim anılarım yanımda şimdi, sırıttığım fotoğraflarıma bakıyorum, yanımda sıkı sıkı sarılan birileri var bana ve umutlarıma... bilmeden döndüğüm bir sapak oldu galiba güneşi daha parlak görmeye çalıştığım seyahatimde.... bir türlü bulamadım nerden çıktım ben rotamdan yol o kadar nazik ve tevazu doluyken şimdi atıldığım karanlığın içinde kimse yok beni çekip çıkaran, etraf çoraklaşırken bu iklimde gülen gözlerim ıslak dudaklarım yok artık...

aldığım nefes burnumu bile sızlatmıyo havanın acı bir tadı bile yok, düşleyemediğim bir umutsuzluk sardı yine gecelerimi, yalan sözlerle etrafımı kuşatan akbabalar sanki gölgemin eğildiği her adım biraz daha biniyorlar sırtıma ya düşersem diye.

sahte ki sözler,
havada bir uğultu var yine,
sanki kapı mı çaldı,
bana müsade artık, bizimkiler bekler şimdi...

devamını getiremedim...

düşler kurdum, sana sakladım yarınlara dizdiğim gülüşlerimi bir o kadarda yorgundum oysa...

anlamadım ki...

durduğum yerde elimi tutan yok artık bunu bildiğime eminim...

sahte sözleri, boş bakışları yada ne için nefes aldığını bilmeyen hayvanları tanıdığımada eminim, susuyorum şiddetli geçimsizliğimde bu kaosun içinden...

bunun adına yalan derler de yalan diyenlere ne derler, çaresiz barbar olup kalanlar mı aslında bu durumu aydınlatacak olanlar yoksa ne derler ki.... sözüm aslında şu sanki, "van minit"

kaçan kovalanır, sözler değil, yapılanlar bayatlar kalır... dün dündü biz bugün'e bakalım mı olmalıydı bu oyunun ana fikri godiklerim...

ayvancıklar bile nasıl bir amaç içinde olduğunu anlamışken, kendime denk sandıklarım neden hala tuvalet kapısına özlü sözler yazıp içindeki bahtsız bedevi için kutup ayısı olur...