Son nefes...

" 'elveda' çığlıkları tırmaladı kulaklarımı
karanlığın derinliklerinde verdim son nefesimi...
ve şimdi "

adanıyorum bilinmeze, susuyorum sustuğun gibi... bir çıt bile yok hüznümde, dökülen damlalar bile ses çıkarmıyor düştükleri yerlerde... her şey yok oluyor sanki... kendi yaptığım yıkılmaz kalemde boğuldum kumlara, bakamıyorum renklerine mavinin, gözlerim yok sanki...! karanlık her yer, bir yıldız bile yakınımda değil artık… eskiden en parlağıydı gözlerimi kamaştıran baktıkça ışıldayan bilmesem de dokunabildiğimi sandığım, artık yok sanki...

gölgesi’ne sığınabildiğim cepheye uzak bir siperde ölüyorum görenim yok, bilinmeyenim şimdi... anılmıyor yalnızlığım görülmüyorum başka bir gözde, yokum artık yaşamıyorum...

" 'elveda' çığlıkları tırmaladı kulaklarımı
karanlığın derinliklerinde verdim son nefesimi...
ya sonra "

hiç durmadım koştum… attığım her adıma ardı sıra yenilerini ekledim ta ki bu ana kadar, şimdi sustum yazıyorum geçmişe öfke, geleceğe sorular yüklüyorum... elimde bir kılıcım bile yok..! şövalye olacak kadar güçlü değildim üstelik, sadece yerle bir olmuş vasat bir krallığım vardı, kumdan...! bir dalga ile köpüklere karıştı arasından çıkan ise bir deniz kabuğuydu geride kalan, yarısı kırılmış başka kumlara karışmıştı, belki başka bir düşte tamamlanmayı bekliyordu kim bilir yada sen buldun hala saklıyorsun onu tamamlamayı bekliyorsun diğer kısmını ama hiç ummadığın bir yerde olduğunun bile farkında değilsin… kader ya bu kimsenin suçu değil belki senin bile ama birileri üstlenmeli bu enkazı, geride kalanları mı demeli yada... bilmiyorum tek bildiğim uzak bir yerlerden gelen tarçın kokuları genzimi yakıyor biraz da olsa düşünceleri unutturuyor bana… belki de sadece zaman geçen, ben fark etmeden geçiyor da bu yüzden sustum diyorum aslına bakarsan bende bilmiyorum tek bildiğim elimde bir şeyler olmalıydı fakat yok... kumların arasına gömülen yalnızlığımı yada beni en doğrusu kim bilecek senden başka neden başkası görmeyecek bu kadar derinden beni… artık yaralamıyor hiçbir darbe yüreğimi zaten bende değil ki hislerimi ona yansıtayım işte bir virgül daha atmak isterken bu satıra içimden noktalar ekliyorum yeter artık bir sen daha olmasın sonlarımda yeter...! yeter...! yeter...! bahar kokan (t)adın olmasa dudaklarımda çok mu fazla ki_? Ben, bencil değilim üstelik sadece bir parça tebessüm istiyorum bana yaşatabileceğin, sadece gülüyorum artık… sustum yine anlamadın konuşsam neye yarar...

" 'elveda' çığlıkları tırmaladı kulaklarımı
karanlığın derinliklerinde verdim son nefesimi..."

Kronik Yalnızlığım

içinden çıkamadığım kronik yalnızlık depreşti yine satırlarımda, susturamadım öfkemi damlarken kalbime... göremedim yüzünü sen yine giderken, bakamadım son defa seni bırakırken kendine, bilemedim...!

acele mi yaşandı bütün aşklarım yoksa geç mi kaldım gerçekten istediğim her birine_?

sustuğumda bir tek dalgalar var içimde... duyduğum çırpınan bu kaybolmuş balığın arsızlığı sadece, açık denizler isterken kendi sularından çıkamama korkusu yada kaybolmak başka koylarda...

sığınmak istemiştim bilmediğim bir limana belkide en başından bir hataydı savunmasız bırakmak kendimi...

şimdi üzüldüğümü gördükçe acabalara sarılıyorum hemen... ama dönemeyecek kadar yara aldım... konuşamıyorum artık gözlerinle, tutamadığım bakışların beni soğuk gölgelere itiyor huzur değil bu tattığım... tattığım artık ne yalnızlık, ne sen, nede bir başkası artık göremez oldum önümü kayboldum işte kendi yarattığım bu karanlıkta... senin ışıltını özledim dokunamasam da yine bekledim bir parça gülüşünü, içimi ısıtan...

dostlardan kalma bir kaç anıdan ibaret geçmişimde gezdim hep yokluğunda elimde boş şişeler kaldım hep durduğum bu yerde... dünya dönüyordu sen bile dönüyordun geriye bense durdum... dost bildiğim karanlığımda...

ölümdü gerçek olan bunu da bildim... peki sen neydin_? benim için... boş umutlar mı_? yoksa ölümden daha gerçek bi sebep miydin_? bütün bunlara inat yaşamama neden sunan.....!

evet ölümden başkası yalan ama sende varsın doğrularımda... hep olacağın gibi... bir boşluk artık adın dilimde, bir acı notasın şimdi sesimde... bir gece ansızın hatırladığım bir şarkısın düşümde uyanıp unutmaktan korktuğum...

acılarım diner mi_? sensizliğimde bir sevda dolar mı kalbime bilemem ama yerine hiçbirşey koyamadığım gerçeği ile hergün uyanmak zor... gerçekten zor...!

anlamanı dilerdim, bu kadar içten olduğumu kim bilir belki bir gün belki... ama bugünde değil artık bunu da biliyorum...


------------------------------------------------------------------------------------

acele mi yaşandı bütün aşklarım yoksa geç mi kaldım gerçekten istediğim her birine_?
geçkalıyorum hayata .. koşarak ilerliyor zaman ve ben tökezliyorum tam yetişeceğim sırada... dokunamıyor ellerim inciniyor..


sustuğumda bir tek dalgalar var içimde... duyduğum çırpınan bu kaybolmuş balığın arsızlığı sadece, açık denizler isterken kendi sularından çıkamama korkusu yada kaybolmak başka koylarda...
alabora olmuş denizim.. limanlarıma uğramıyor gemiler batıyor denizimde dalgalarımda kayboluyor gömülüyor derinliklere..


sığınmak istemiştim bilmediğim bir limana belkide en başından bir hataydı savunmasız bırakmak kendimi...
yığılıp kalan yüreğimi bırakmak istemiştim.. tepkisiz kalışlarım yağmurun üzerime yağmasını istememden di sadece.. sadece minik damlaları hissetmek isterdim.. fırtınanın beni sürükleyeceğini tahmin etmemiştim.. savrulan bedenime söz geçiremiyordum artık...


şimdi üzüldüğümü gördükçe acabalara sarılıyorum hemen... ama dönemeyecek kadar yara aldım... konuşamıyorum artık gözlerinle, tutamadığım bakışların beni soğuk gölgelere itiyor huzur değil bu tattığım... tattığım artık ne yalnızlık, ne sen, nede bir başkası artık göremez oldum önümü kayboldum işte kendi yarattığım bu karanlıkta... senin ışıltını özledim dokunamasam da yine bekledim bir parça gülüşünü, içimi ısıtan...

dostlardan kalma bir kaç anıdan ibaret geçmişimde gezdim hep yokluğunda elimde boş şişeler kaldım hep durduğum bu yerde... dünya dönüyordu sen bile dönüyordun geriye bense durdum... dost bildiğim karanlığımda...

ölümdü gerçek olan bunu da bildim... peki sen neydin_? benim için... boş umutlar mı_? yoksa ölümden daha gerçek bi sebep miydin_? bütün bunlara inat yaşamama neden sunan.....!
sen yoksun.. senden kalıntılar bile esirgendi avuçlarımdan... hıçkırıklarımı dindirecek sen yoktun.. sensizlik öyle ağır dı ki.. boğazımı sıkıyordu iki el..hayat durmuştu.. gitmiyordu adımlarını götürdüğün o sokaklara.. uğramıyordu sabahlar çürümeye yüz tutmuş gerçek bana..
çıktığım yokuşlar gittikçe artıyor.. düşmemek için direniyorum..


evet ölümden başkası yalan ama sende varsın doğrularımda... hep olacağın gibi... bir boşluk artık adın dilimde, bir acı notasın şimdi sesimde... bir gece ansızın hatırladığım bir şarkısın düşümde uyanıp unutmaktan korktuğum...

acılarım diner mi_? sensizliğimde bir sevda dolar mı kalbime bilemem ama yerine hiçbirşey koyamadığım gerçeği ile hergün uyanmak zor... gerçekten zor...!
yeni bir merhabaya hazır değil kalbim..ılık bir tebessüm beklemiyorum kimseden.. ateşler içinde uyandığım sabahlara gözlerimi açtığımda gerçek seni görmek istiyorum.. ikimizin şarkısını yağmurlu akşamda tekrar dinlemek istiyorum çamura bulanan saçlarımızı şuursuzca dağıtmak sabahlara kadar dans etmek istiyorum.. o şarkı yine çalıyor.. kocaman fark benim sayıklamalarım eşlik ediyor..
yeni sabaha uyanmak zor..


anlamanı dilerdim, bu kadar içten olduğumu kim bilir belki bir gün belki... ama bugünde değil artık bunu da biliyorum...
bir gün daha bitti..bir gün daha eklendi ayrı zamana.. biliyorum yine yoksun...

-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------

yağmur bile karışır oldu yoluma artık izlerimde kalmadı geride... geçtiğim yolları bir bir kapatıyor o sen sandığım damlalar... içim ürperiyor gidiyorum bilmediğim uzaklara yorulduğum yok zaten, yorulmak artık yok...! ilerisi var artık sözlerimde adımlarımla yaşadığım yarınlarım var hep bir sonraki için çırpınan ve tamamlanmayı bekleyen hedeflerim var... ne kadar sensiz olsada çığlıklarım alıştım ben buna sen bana koca bir boşluk bıraktın bir doğum günü hediyesiydin oysa...! biraz olsa içime huzur, gözlerimde renk, nefesimde ferahlıktın, yasemin kokularıydın benim için adın gibi... bahara hasrettin içimde, hep açan hep bir köşede içime sinendin... ayrıldık işte yollarımız kesişmeyecek, dönmeyeceğiz geriye ben mutluyum varsay yada öyleyim dile...! ama değilim bunuda bil yinede hep dile olur mu belki bir gün, belki bende mutlu olurum... susuyorum sen geçince cümlelerde en çoşkulu anlarımda boğazımda bir ustura soğukluğu hissediyorum sesim kesiliyor, susuyorum yalnızca...! ben yaşadıklarıma pişman değilim de keşke daha farklı olsaydı sonumuz diyorum hala acıyla... ben sana hasret sen bana yoksun kalmasaydın...! her cümlende özlediğim demeseydin yerime... .... biliyor musun_? bugün yağmur var şehrimde senden ayrıldığımdan bu yana geçen saatler hep ıslak... her yerde kokun vardı oysa, şimdi siliniyorlar, terk ederken odamı senin huzurun, ağlıyorum umarsızca tek başıma koca bir evde yas tutuyorum tenekeler, şişeler birikti kapımda hiçbiri doldurmuyor işte bir tek heceni ağzından çıkan, bir tek bakışın olmuyor odamın duvarlarındaki resimler bir sen olmuyor... artık içimde huzur vermiyor anılar bana... özlem doluyor hep saatler hep yasak hep çile hep yalnızlık her şey varda bir sensin noksan bir sanaymış meğer bütün herşeyim... gidince yarım kaldım susuz kalan güller gibiyim kuruyor yapraklarım içten içe... biri beni tersten assın duvarlara...! üşüyorum, içimde kurudukça herşey korkuyorum yine sana hasret kalmaktan... acaba adını ne zaman unutacağım_? acaba ne zaman bir çoğul düşünce içine hapsolacak mutluluğum... havada iyice soğudu ben yazarken... uykusuz geçirdiğim kaçıncı saat haberim yok...! tek bildiğim senin olmayışın yanımda, bana bir huzur katmayışın... yalnızım, tek başına gecenin karanlığında, ne elimden tutan nede yoluma çıkan var gidiyorum ama yarınım yok...! bugünü yaşıyorum sadece... bir bildiğim var eskiden kalma; oda bu yola beraber çıkmıştık şimdi ise yalnızım... bir tek bunu biliyorum...

bir gün daha bitti..bir gün daha eklendi ayrı zamana.. biliyorum yine yoksun...

Hiç olmadığı kadar...!

pencereme vuran duman renk bırakıyor artık... ya ağladığım saatler sonunda artık gözlerimin garip bir tepkisi yada gerçekten ben dumanları bile kırmızı görür oldum, susuyorum artık hiç olmadığı kadar... ben çözüldüğümü zannederken bana bu yaptığın hiç yakışmadı hayat... aramızda bir anlaşma vardı artık ben düzene karşı gitmeyecek sen ise duygularıma kırbaç vurmayacaktın... yine bana en güzel kestirmeleri gösterip kurtların içinde bıraktın, susuyorum hiç olmadığı kadar.... dokunmuyor artık nefretim yaşayışıma, bu belki bir veda belki bir sebepsiz savaş kimbilir belki bir hiç yada şu an bile yok aslında... tek bildiğim yalanların ardına sığınmış koca bir hiç ve o hiçe adanan bir sefil, susuyorum artık hiç olmadığı kadar... yalanların bu kadar masalsı olunca inanmalıyım sanmıştım ama yaralar oldukça yüreğimi bakamıyorum gözlerine eski bir anı canlanınca duramıyorum kalabalıklar arasında yüzün geldikçe aklıma kaçıyorum karanlığıma çıkamıyorum gölgelerden... korkuyorum bilenlerin bana seni anlatacağından korkuyorum anlasana...! susuyorum artık hiç olmadığı kadar... derinlerimde sakladığım bir batıksın şimdi tek bir hece kadar kısasın dudaklarımda... yaptığım bir şey yok günlerdir sadece susuyorum elimde içinde ne olduğunu dahi hatırlamadığım bir şişe uyanıyorum sabaha gözlerim acıyor, midem bulanıyor elimdeki o iğrenç sigara kokusundan nefret ediyorum aynalarda gördüklerimden... hayal edemiyorum hissettiğini, anladığını bana bir adım bile gelmeye çaba harcadığını, susuyorum bu yüzden hiç olmadığı kadar... günüm farksız öncekilerden sadece bir refleks artık yaşamak... bana verdiğin acıya tepki yaşıyorum hala bitiremedin beni bu kadar savunmasız bıraktın ama beni hala vuramadın korkuyorsun yüzüme bakmaktan doğrularımı en yakıcı görmekten ve buna boyun eğmekten korkuyorsun saflığımı görüp bunu ben yapmamalıydım demekten kaçıyorsun fareler gibi leşlere sığınıyorsun bana bulaştırdığın bütün pisliğe rağmen hala gülebiliyorsun ama bakamıyorsun işte yüzüme, bu yüzden susuyorum artık hiç olmadığı kadar... düşmanı bile yanında olur düşmanının, gün bile doğmaz ay batmayacaksa ama sen gidiyorsun ben gelmeden tek başına değil üstelik beni alıyorsun yanına çocuk hislerimi saflığımı çalıp kirletiyorsun ucuz bir fahişe yaptığın bu hayatı bir kez daha beceriyorsun zevk aldığını sanarak, bu hastalığını gördükçe susuyorum artık hiç olmadığı kadar... yanılmayı dilemekten yoruldum artık hergün yeni bir planın var düzene oturttuğun hep yeni bir çaba gösteriyorsun bi sonraki çukurda boğulmam için ama yılmıyorum senle beraber öleceğim nefretim içimde senle beraber gömülecek toprağa bekliyorum son anı gözlerime bakıp acaba sığınacakmısın saflığıma bir kez olsun af dileyecek misin_? susuyorum artık hiç olmadığı kadar ne zaman konuşsam yalanlar ile kandırdın beni, bu sefer sen demeden susuyorum bir daha duymacağın kadar susuyorum gömüldüğüm bu toprağa adanmıyorum sadece seni bekliyorum nefretimi sana yaşatabilmek için bekliyorum işte sırf bu yüzden susuyorum artık hiç olmadığı kadar...


sesim bazen çıktı hayata, hep susmayı tercih edip küçük harfler söyledim... ama bana en büyük kelimelerimi sen öğrettin işte senin eserin bak artık kontrolden çıkan bir varlık sadece...

Başlığı yok...

Susmak mı çaresizlikti yoksa, söylenecek sözlerim varken nedendi bu sessizlik? Sana açlığıma nedendi belki sessiz kalışım, yokluğundu belki hala buna alışamamışlığımdandı belki… kim bilir bir günün sonunda ölen çiçeklerdi içimde yaşattığım, o son gününü yaşayan kelebekti belki ellerimde hayat bulduğunu sandığım, belki de bir hiçler tanrısıydı bilmem ben neydim kimeydim birikirken bu ıssızlığa…

Uzun süren bir yürüyüş ardından soluklanmak gibiydi sende kalışım öyle sakin heycanlı fakat bir o kadar da iyi hissettiren ama susadığım bir şeyler var hala içimde bir köşede eksikliğini hissettiğim hala bu sessizliğime çare diye beklediğim… beklide hiçti bunlar yada susan ben değildim de insanlar konuşmadıkları için kendimi susmuş kabul ediyordum beklide bir hiçti yaşadıklarım uyandığımda unutulacak bir masal gibiydi düşlerimde kalanlar beklide sadece zihnimin duygularımla oynadığı bir oyundu ne senden önce nede senden sonra benim elimde kalanlardı artık… sorularda yok artık sorduğum ve cevaplar aramadan devam ettiğim bulmacalar gibi oldu attığım adımlar her bir köşesinde yeni bir soru var önüme çıkan ve yeni bir köşesine kadar devam eden bir tamamlama çabası eksiklerimi, bana ne lazım ki ben bunun cevabını alamıyorken kendimde bulamadığım bir heceyken sözlerim neden benim ağzımda yankı buluyorlardı neden senin sözlerinin arasında yoklardı, sorularım yine susuşlarıma eşlik ederken, bu satırlarda hep içimde kalan bir fısıltı olacak adın… kimse bilmeden yaşatılacak bir günün olacak bende yaşamasak da aynı zamanı aynı adımlarda yaşatabilmek umuduna sarıldığımız için ben yaşadık varsayacağım ben ne olursa bunu dileyen düşünceler kuracağım ve sen bilmezken biraz daha sürüklenirken bu uçurumun derinlerine, yine bana bir nefes bile uzak değilken içimde fırtınalar koparan bir çocuk olacaksın bir sesin yankısı olacaksın kulaklarımda ve bir hece kadar çabuk çıkacaksın dilimden seni anlatmak için kelimelere ihtiyacım olmayacak çünkü sen kelimelerde anlam bulacaksın kendin bile görmezken adımlarını nereye gider olduğunu bileceğim her daim senin içinde senden bir parça olmak için kalacağım sen bana gelmedin çünkü ben kollarımı sana açtığımda sen bir gece kadar karanlık bir çığlık kadar keskindin kör bir kuyu başındaki susamış çocuktun ben buna sarıldım görmesen de ben sana adandım sen bilmesen de senle açtım bir sonraki güne sana doğdum, ama geç kalmıştık aynı nefesi alabilmek için…

Ardımda gördüğüm, sahiplerini kaybetmiş sözlerden fazlası değil bakmak istediğimde kalanlardan birkaç parça …